Çağımızda küresel boyutta yaşanan çevresel problemlerin en önemlilerinden biri de ‘tatlı su’ sıkıntısı. Dünya üzerinde 1 milyarı aşkın insan sağlıklı suya ulaşamazken, 2 milyardan fazla insan da su yetersizliği nedeniyle asgari temizlik koşullarından yoksun kalıyor ve her yıl çoğunluğu çocuklar olmak üzere 2 milyondan fazla insan, su ile ilgili hastalıklar yüzünden hayatını kaybediyor. Nar Photos tarafından gerçekleştirilen ‘Doğayı ve Aidiyet Duygusunu Tanımlamak’, Diyarbakır’dan fotoğrafçıların bir araya geldiği dört ayrı projeyle kimlik, aidiyet ve doğa perspektifi üzerinden hem küresel çevre sorunlarına hem de bölgede geçmişten bugüne etkileri süren farklı konulara dikkat çekiyor.
Hüsamettin Bahçe ve Serpil Polat, proje kapsamında gerçekleştirdikleri Fırat Nehri ve Su Hakkı çalışmalarıyla doğa-insan ilişkisinin yarattığı tahribata vurgu yaparak bu konuda farkındalık oluşturmayı hedefliyorlar. Projenin Dicle Nehri ayağını tamamlamış olan Hüsamettin Bahçe, Fırat Nehri’nin Türkiye sınırları içerisindeki 10 il ve 21 ilçeyi kapsayan 1263 kilometrelik yol hikâyesini fotoğraflıyor. Öte yandan Serpil Polat, suyun ticari bir meta olarak ele alınması, barajın neden olduğu doğa tahribatı, ekolojik denge gibi konuları ve bunların bölgede yaşayanlar üzerindeki etkilerini, Pembelik ve Özlüce barajları arasındaki 25 kilometrelik mesafede kendi objektifine yansıyanlarla izleyiciye aktarıyor.
Proje kapsamındaki bir diğer çalışmada ise Fatma Çelik; Apaga köyü, Sinek köyü, Karanlı köyünde çektiği fotoğraflarla Ortadoğu coğrafyasındaki Ermeniler, Ezidiler, Kürtler ve Türkmenlerin geçmişle yüzleşme, kimlik, aidiyet ve coğrafya ilişkisine dair hikâyeler sunuyor. Çelik, yaşayan kimliklerin bulundukları mekânlarla ve geçmişle ilişkisini, geçmişte yaşanmış zorunlu göçlerin bugüne aktarılan duygu ve izleri takip ederek bu konulara dair farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
Kollektif fotoğrafçılarından Aylin Kızıl, Lezgin Kani ve Serdar Bayram ise bilinen ilk Kürtçe gazete olan ve Erivan’dan basılan Rya Taza’nın değerli çalışanı, Ezidi Kürt kimliğe sahip Mirazê Cemal’in hikâyesini anlatan bir belgesel film hazırlıyorlar. Nisan ayından itibaren çekimleri süren projeler Ekim ayında Diyarbakır’da sanatseverlerle buluşuyor. Belgesel film gösteriminin yanı sıra fotoğraflardan bir seçkinin de sunulacağı etkinlik Diyarbakır ve çevredeki illere yönelik farklı bir kültürel perspektif sunuyor.